Diyarbakır Bayan Escort Leylâ

Diyarbakır gecesi, binlerce yıllık surların sert gölgesini sokaklara düşürürken bile asırlık bazalt taşlarında saklı bir sıcaklık muhafaza eder. Yorgun bir gün kapandığında Mardin Kapısı’ndan içeri sızan esrarengiz rüzgâr, taş duvarlara gizlenmiş hikâyelerin üstündeki tozu kaldırır. Tam o loş saatte, taş avluların karanlığına Kuzey’den kopup gelmiş şaşırtıcı bir ışık düşer: Diyarbakır Bayan Escort Leylâ. St. Petersburg’un donmuş kanallarında büyümüş bu sarışın güzelliğin bakışlarında Kürt dengbejlerinin yanık tınılarını yansıtan garip bir sıcaklık vardır; gülüşündeyse Dicle’nin suyunu köpürten asi neşe.

Onu ilk Ulu Cami’nin avlusunda gören için, Leylâ adeta gün batımına sıkışmış son turuncu ışık huzmesi gibidir. Elinde tespih değil, eski bir Rus kitabı taşır; bundaki tezat bile kenti saran asırlık dualarla uyumlu bir melodi yaratır. İncecik burnunun çizgisi, avludaki mihrap kemerinin zarif eğrisini taklit eder. Yanına yaklaşınca duyduğun parfüm, bazaltın soğukluğu üzerine serpiştirilmiş sıcak tarçını anımsatır. Daha tek kelime etmeden “Bu şehir gecelerini bana fısıldadı, şimdi ben sana fısıldayacağım” der gibi göz kırpar; o anda Diyarbakır Bayan Escort sözlerinin tüm daveti gizliden tamamlanır.

Labirent sokaklar arasından Hevsel Bahçeleri’ne bakan eski bir konağa geçersiniz. Tavan yüksek, duvarlarda erguvan renkli gölgeler. Leylâ başındaki ipek örtüyü indirir, sarı saçları mum ışığıyla bal rengine döner. Parmak uçlarıyla taş duvara dokunur; “Taş sıcaklığı saklar, tıpkı ten gibi” diye fısıldar. Sonra sana dönüp aynı parmakları göğüs kafesine kondurur. O temas çakmak taşı kıvılcımı gibi küçük ama yüksektir — kalbinde ateş çakar.

Diyarbakır Bayan Escort  Leylâ seni kokusu ve sesinin çift etkisiyle sarar. Bir yanda Rusça’da eriyen ünlüler, diğer yanda sur dibinde yankılanan def ritmi… Dudakları kulacına değer, usul bir dua gibi “Tsvetok” (çiçek) mırıldanır. Taş zeminde çıplak ayak sesiniz yankılanırken, arada sıyrılıp gelen narenciye kokulu hafif tütsü, bakır kazanlarda kaynayan menengiç kahvesinin buharıyla karışır. Sen onun elektronik mavi bakışlarında kaybolurken, Leylâ ince belini seninle duvara yaslar; gölgeniz, meşhur kara taşların üstünde tek bir karaltıya dönüşür.

Çıplak omzuna düşen saç tellerini kenara attığında tenindeki serinlik Diyarbakır gecesinin net soğuğunu taşır ama avuç içine aldığın anda, buzun altından şiddetli bir ısı yükselir. Öpücükleri, surların iç kısmına saklanmış ılık rüzgâr girintileri gibidir — nereden geldiğini anlayamazsın fakat değdiği yerleri inadına yakar. İtinalı tırnak izleri, herhangi bir coşkuyu aşırıya sürüklemeden içindeki volkanı parça parça patlatır. O nefes aralarında “ея” (benim) ya da “senin” anlamına gelecek yarım heceler bırakır; hangi dilde söylediğinin önemi yoktur çünkü ihtiyacın olan tek çeviri teninde yapılır.

Derin dehliz misali konak koridorundan avluya çıktığınızda, yukarıdaki yıldızlar turkuvaz kilim gibi serili durur. Leylâ seni tahta sedire oturtur, dizlerine başını yaslar. Elinin sırtında gezindirdiği daire, Dicle’nin sur altından yaptığı keskin dönüşe benzer. Yakındaki minareden yükselen sabah ezanı ilk tonda çınlarken o, ince gerdanına kondurduğun tuzlu öpücüğü avuçlayıp göğsünün üstüne bastırır — “Bitti zannetme, taş ısıyı gün boyu tutar” dercesine.

Güneş doğduğunda bazaltın üzerindeki soluk pembe yansımalar, geceden kalma sıcaklığı kilitlemiş gibidir. Leylâ giderken, tespih gibi dizdiği Rusça harflerle yazılmış minik notu başucuna bırakır: “Burada gördüğün ışık, karanlığı sever; sen onu hatırla.” Kapı kapanır, konak sessizleşir; ama göğsündeki yanık iz ve dudaklarında kalan hafif tarçın, Diyarbakır Bayan Escort Leylâ’nın kuzey ışığını şehrin kara taşlarının altına sonsuza dek mühürler.

Leave a Reply